Neden Ýngilizce konuþamýyoruz? Nasýl konuþabiliriz ?
Yazan: Belgin Öðrek
"Neden Ýngilizce konuþurken zorlanýyorum? Sýkýlýyorum? Ýçerde neler oluyor? Yýllarca Ýngilizce dersleri, kurslar, özel öðretmenlerden sonra hala iþ Ýngilizce konuþmaya geldi mi konuþamýyorum." diye utanan, sýkýlan, kendini yetersiz hisseden hatta suçlayan insan sayýsý hiç de küçümsenemez. Bunun farklý nedenleri var kuþkusuz. Oldukça yaygýn olduðuna inandýðým bir neden, ana dilde düþünmek ve bunu öðrenilen dile çevirerek konuþma stratejisi. Yani, Türkçe düþünmek; ancak Ýngilizce konuþmaya çabalamak.
Bu bir alýþkanlýk mý? Neden böyle bir strateji izlenir? Bu kiþiler yaptýklarýnýn farkýndalar mý? Bir kiþinin Türkçe düþünüp ''Ýngilizce konuþtuðunu nasýl anlarýz? Bu kiþilerin Ýngilizce düþünebilmek için ne yapmalarý gerekir?
Ana dilde düþünme ve bunu, konuþulmak istenen yabancý dile çevirme stratejisini kullanan kiþiler konuþmalarýna baþladýklarýnda uzun, karýþýk, anlamsýz söz dizinleri kullanýrlar. Oldukça yavaþ, düþüne düþüne konuþurlar. Çoðunlukla sözcük ve cümle aralarýnda "aa..ýýýýýh..." gibi boþluk doldurucular kullanýrlar, Çünkü bir yandan konuþurken diðer yandan ne diyeceðini düþünür ve orada kullanacaðý sözcük veya kalýbýn Ýngilizce nasýl söyleneceðini bulmaya çalýþýrlar. Sürekli "Ýngilizce olarak bu nasýl söylenir? Þu sözcük ne demektir?" diye düþünmektedirler.
Bu durumda zihin çok iþlem yapmaktadýr. Bu nedenle hem düþünceye odaklanamaz, hem de çeviri yaptýðý diller -Türkçe''den Ýngilizce''ye- birbirinden yapýsal anlamda çok farklý olduðu için gramer olarak yanlýþ, hatta zaman zaman gülünç ifadeler ortaya çýkabilir. Çok bilinen kliþe bir örnek vardýr bununla ilgili. "Morning moming where are you going?” Bu kiþiyle Ýngilizce iletiþim kurabilmek oldukça sýkýcý olduðu gibi baþarýsýzlýkla sonuçlanýr.
Konuþan kiþi kendini yeterince ifade edemediði için ana dilinde konuþmayý yeni sökmeye baþladýðý yýllardakine benzer bir ruh hali yaþar. Ýngilizce konuþulan ortamlarda yetersizlik duygusuna kapýlabilir. Bu durum bir iç çeliþki yaratýr. Anadil deneyimleriyle donanmýþ nöronlar durmadan düþünce üretirken, bunun dýþa vurumu tam olarak gerçekleþemez.
Yani kendimizi dýþ dünyada tam olarak gerçekleþtiremeyiz veya temsil edemeyiz. Bu kiþilere "Ýngilizce düþünün."dediðiniz zaman bunu nasýl yapacaklarýný bilemezler. "Nasýl yani ???." diye sormadan edemezler.
Niye Ýngilizce düþünmeli?
Çünkü, düþünme ve konuþma ayný sistemin parçalandýr. Bir bütünün parçalarý arasýnda uyum olmazsa, sistemde problem yaþanýr. Yani düþünme dili ile konuþma dili ayný olmalýdýr. Böylece konuþma hýzlanacak ve anlam bütünlüðünü bozacak hatalar yapýlmayacaktýr.
Farkýnda Olmadan Öðrenme [unconscious learning]
Yapýlan bir araþtýrmaya göre; “Öðrenmenin yüzde 20''si bilinçli bir þekilde okul, kitap, öðretmen yoluyla gerçekleþirken, yüzde 80''i farkýnda olmadan yapýlan bilinçdýþý kayýtlar ile gerçekleþir.” Ana dilimizi de bu þekilde öðreniriz. Beynimiz, biz farkýnda olmadan ana dilimizi, konuþtuðumuz ortamda milyonlarca iþitsel ve görsel veriyi kaydeder. Ýnsan sesleri ve onlar ile ilintili renk, koku, duygularýn hepsi birlikte biz farkýnda olmadan kaydedilmektedir. Beyin bu veriler üzerinde "ayný"," farklý", "...öyleyse…’ mantýðýný kullanarak duyduðu seslerden oluþan sistemi, yani dilin þifresini çözer. Bir süre sonra öncelikle bize söylenenleri anlamaya, sonra da konuþmaya baþlarýz.
Yeni bir dil öðrenmeye baþladýðýmýzda belleðimizde bu dil ile ilgili yeni bir klasör açýlýr. Bunu bir bölgede yer kaplayan alana benzetelim. Bölge belleðimiz olsun. Bu bölgede elbette ki anadil alanýmýz daha büyük yer kaplamaktadýr. Sonradan öðrendiðimiz dilin kapladýðý alan daha küçüktür. Düþünmek için düðmeye bastýðýmýzý varsayarsak daha büyük olan alan daha baskýn olur. Böylece düþünme anadilde gerçekleþir. Bir iletiþim ortamýnda bize Ýngilizce olarak söyleneni anlarýz. Ona cevap vermek için, zihnimizde anadilde düþünürüz. Sonra bu düþündüðümüzü tekrar Ýngilizce’ye çevirmeye kalkarýz.
NELER YAPILABÝLÝR?
Ana dilini konuþan insanlar ile sonradan öðrenilen dili konuþanlar arasýndaki en önemli farklardan birisi þudur: Ana dilini konuþan insanýn kendisini ifade edebilmek,için çok seçeneði vardýr. Yüzlerce farklý biçimde kalýp kullanabilir. Seçenek zenginliðine sahiptir. Sonradan öðrenilen dil kullanýlýrken ise öðrenilmiþ kalýplarýn dýþýna çýkýlamaz. Dolayýsýyla seçenekler, zengin deðildir. Bu nedenle gerek sözel, gerekse yazýlý ifade becerisinde kiþi sýnýrlý düzeyde kalýr.
Tekrar "alan" metaforuna dönersek, öðrenilmiþ dilin bellekte kapladýðý alanýn sýnýrlarýný ne kadar geniþletirsek, o dilde düþünmek o kadar mümkün olur.
Yani "farkýnda olmadan öðrenme" süreci zenginleþtirilmelidir.
Bunun için neler yapýlabilir?Öðrenilen dilin konuþulduðu ülkede bulunun
Bir dili öðrenirken o dilin konuþulduðu ortamda olmak çok önemli. Öncelikle anadilimizi nasýl öðrendiðimizi hatýrlayalým. Beynimiz biyolojik olarak dil öðrenmeye programlanmýþtýr. Doðal olarak, verilen kalýplan algýlama ve bunlarý ayrýþtýrarak depolama, anlamlandýrma yetisine sahiptir.
Ýþte bu nedenledir ki, biz ana dilimizi öðrenirken hiçbir özel çaba sarf etmedik. "Bilinçli öðrenme" süreci olmadan, hiçbir endiþe ve kaygý duymaksýzýn dinledik tüm söylenenleri. Böylece anadilimizi edindik..
Ýkinci dilin bellekte kapladýðý alaný geniþletebilmenin yollarýndan birisi, öðrenilen dilin konuþulduðu ülkeye gitmek, orada bir süre yaþamaktýr. Sokakta, alýþveriþte, otobüste her yerde Ýngilizce konuþulan bir ortamda bulunun. Ben Ýngilizce dilinin konuþulduðu bir ülkeye, Ýngiltere''ye, ilk gittiðimde ilk þaþkýnlýðýmý havaalanýnda yaþamýþtým. Ýki temizlik görevlisi kendi aralarýnda konuþuyorlardý.. Açýkçasý bu durum beni þok etmiþti. Bizim yýllar süren çalýþmanýn sonunda gelemediðimiz düzeyde bir Ýngilizce''yi büyük bir doðallýkla konuþuyorlardý ! Bu nedenle, Ýngilizce öðrenmek isteyenlere önerim, Ýngilizce konuþulan bir ülkede kýsa veya uzun bir süre kalmalarý olacaktýr.
Ýngilizce TV, film izleyin
Dinlerken mümkünse kulaklýk kullanýn. Böylece beyniniz, iþitsel dikkatiniz daðýlmadan doðrudan kayýt yapabilir. Bu sýrada filmi anlamayabilirsiniz. Hiç önemli deðil. Unutmayýn, beyin doðal olarak dil kalýplarýný bir süre sonra ayrýþtýrma, benzetme becerisine sahiptir. Siz dinlemeye devam edin. Bir süre sonra hiç anlamadýðýnýz uzun bloklar halindeki söz dizinleri kendiliðinden, anlayabildiðiniz daha küçük parçalara ayrýlacaktýr. Film izlerken hoþlandýðýnýz dil kalýplarýný yazacaðýnýz bir defteriniz olsun. Bunlarý not alýn ve filmde duyduðunuz tonlamayla tekrarlayýn. Bunlarý yeri geldikçe kullanmaya özen gösterin. Ayný filmi birden çok kez izleyin.
Filmin sesini kýsýn. Kiþilerin ne söylediklerini hatýrlamaya çalýþýn, seslerini zihninizde canlandýrýn. Filmdeki kiþilerin ne dediði kadar nasýl söylediði de çok önemlidir. Bu nedenle kiþilerin beden dillerine, mimiklerine, tonlamalarýna, özellikle dudak hareketlerine dikkat edin. Yeni öðrendiðiniz dil kalýplarýný onlar gibi konuþarak yüksek sesle prova edin, tekrarlayýn. Kendi kendinize konuþun. Mümkünse kendi sesinizi kaydedin.
Dinleyin. Filmdeki ile kýyaslayýn. Mükemmelliði yakalayana kadar devam edin. Film ekranýný görmeyecek þekilde oturun. Sadece sesleri dinleyin. Seslerden hangi sahne olduðunu zihninizde canlandýrmaya çalýþýn. Çýkaramadýðýnýz durumlarda ekrana bakabilirsiniz. Tüm bu alýþtýrmalar keyifle tek baþýna yapabileceðiniz alýþtýrmalardýr.
Ýngilizce Þarkýlar Öðrenin
Þarký sözlerinin anlamlarýný araþtýrýn, öðrenin. Þarký sözlerini yazýn. Ezberleyin. Birlikte söyleyin. Söylerken anlamýný düþünün. Ne kadar çok þarký öðrenirseniz dil alanýnýzýn sýnýrlarýný o kadar geliþtirirsiniz. Özellikle sað beyin iþlevi olan ritim/müzik zekasý ve ritim hafýzasý, sol beyin iþlevi olan sözel zeka ve hafýza ile birlikte tetiklendiðinde öðrenme çok uzun dönemli olarak gerçekleþir. Bu anlamda, þarkýlar ile dil becerinizi geliþtirmek sizin için hem çok zevkli, hem de beyin uyumlu bir tekniktir. Sonuç ise mükemmeldir.
Ýngilizce Konuþabileceðiniz Ve Duyabileceðiniz Ortamlarda Bulunun
Ülkemiz bu açýdan bir cennet. Özellikle Akdeniz ve Ege kýyýlarýmýz bu açýdan bize çok zengin seçenekler sunuyor. Plajda gözlerimizi kapatýp güneþlenirken alfa duruma geçmiþ beyin dalgalarýmýz, dýþarýdan gelen Ýngilizce konuþmalarý hiç tereddüt etmeden beyne kaydeder.
Okuyun
Ýngilizce kitap, dergi, gazete, broþür ne bulursanýz okuyun. Yanýnýzda týpký film seyrederken olduðu gibi küçük bir cep defteriniz olsun. Beðendiðiniz ve kullanabilmeyi istediðiniz dil kalýplarýný, sözcükleri içinde bulunduðu cümle ile birlikte defterinize yazýn ve tekrarlayýn. Bir kalýp veya sözcüðün sizin olmasý demek, onu uzun dönemli hafýzaya atmýþ olmanýz demektir. Bellek ile ilgili araþtýrmalar, yeni bir bilginin uzun dönemli belleðe yerleþebilmesi için en az 7 kez tekrar edilmesini gerektiðini belirtir.
....... devam ediyor



Alýntý











Bookmarks