İLK İŞ GÜNÜ
sabah kalkıp gittik işyerine bi kız var içerde moldovalı dedik böyle böyle, bir tripler kızda, ters ters cevap vermeler, bir artislikler. neyse aradı patronu dedi iki türk seni soruyo. soruya bak iki türk? neyse bişeyler konuştular moldovalı kapattı telefonu dedi şimdi size işi öğreticekler siz punch in yapın. yaptık iki sırp çocuk aldı bizi işi öğrettiler tanıştık falan. size işten bahsediyim moped and bike rental. motor ve bisiklet kiralama. müşterilere motor nasıl kullanılır o gösteriliyo yaparsa gönderiyosun yapamazsa motoru vermiyorsun. sabahtan akşama güneş altında koşuştur dur, motorlara benzin yağ koy, bisiklet tamir et üstüne salak salak insanlar motorla sana çarpsın. az kanımızı akıtmadı o müşteriler az motor altında kalmadık. şimdi sorabilirsiniz olum niye kaçmıyosunuz diye yok öyle bişi özellikle motorun karşısında duruyosun adam gazı köklerse motoru göğsünde yumuşatıp sen durduruyosun, e bisiklet değilki bu ister istemez sen motoru kapatıncaya kadar sana çarpıyo bi darbe alıyosun. neyse işi öğrettiler gittik moldovalının yanına dedik tamam anlattılar bize, bidaha aradı big boss ı bunlar işi öğrenmiş şimdi napıcaklar? bak bak soruya bak. neyse kapattı telefonu dedi şimdi george sizi alıcak odanıza götürücek valizlerinizi alın otelinizden buraya gelin. bende diyorum lan biz o otelde kalmıcakmıydık ya neyse falan. geldi george guatamalo lu bir herif. ilk başlarda iyiydi aramız sonra bir bozuldu. adam öyle böyle bi şerefs.z çıktı ki anlatamam. hala boş zamanlarımda söverim o herife. hatta adı geçmişken bidaha söviyim boş geçmek olmaz. atladık arabaya bize odayı gösterdi ama oda oda değil bildiğin ahır küçücük bir yer iki ranza anca sığar zaten bir ranza bir tv bide mini dolap var misafir olarakta örümcek ve daha önce hiç görmediğim böcekler. eşyaları atıp geri döndük o gece ben dışarda uyudum girmedim odaya. ahmette sövüp durdu tüm gece. neyse biz eşyaları odaya koyup işe geri döndük gittik gene moldovalıya ama bu sefer bende tripli tripli konuştum what else now dedim. aradı gene big boss ı bişeyler konuştu sonra dediki karşı dükkanda çalışıcaksınız. iyi dedik. sonraları bu tripli moldovalıyla aramız düzeldi. tripli hallerinin sebebi geçen yıllardaki türkler3 yıllık çalışan biri olarak fazlasıyla türk görmüş ondan tripli. dert yandı baya dediki geçen yıl burda çalışan gürbüz diye bir türk vardı benim türkler hakkındaki tüm negatif düşüncelerimi o değiştirdi yoksa ben hiç sevmezdim türkleri şimdide çoğunu sevmiyorum dedi(türklerde sana bayılıyo ya). anlattıklarını duyunca bende hak vermedim değil markette sigara ve alkol hırsızlığına kadar uzuyo bizim geçen türklerin sabıkası. gerçi bizim diğer türk arkadaşların çoğuyla arası bozuktu moldovalının. onlarla anlaşamadı bi. türk arkadaşlarda tribe trible karşılık verdikçe araları bozuldu baya. ama zannedersem bizim geçen yıllardaki çalışan türklerle olanları sadece bana anlattı o yüzden bizim aramız iyiydi ama moldovalıda az çakal değildi sorun sadece bizim türklerde değil.
İHTİYAR PATRON
neyse gittik karşı dükkana, orada yaşlı huysuz ayyaş bi ihtiyar la bir türk kız çalışıyo adı ayşe. gittik orda tanıştık ihtiyarın bizi taktığı falan yok zaten. akşam olsada bara gidip şarap içsem havalarında. bide bağırıp çağırıyo iş öğrettiği yok hata yapınca bağırıyo. işi doğru yapsanda bağırıyo. amerikan geçliğinden nefret ediyo bu ihtiyar sebebi onların tembel olduğunu düşünmesi ki sona doğru bütün amerikanları kovdu sadece türkler kaldı. biz işi öğrendikçe ihtiyar bizi sevmeye başladı. o derece sevdi ki akşam buluşup şarap içmeler evine gitmeler arabasını almalar, bana kız arkadaş bulmaya çalışmalar ki şöyle oluyordu genelde işlerin yoğun olmadığı zaman yanımıza gelir veya biz giderdik camdan kızları keserdik 65 yaşındaki adamla, arada bana göre olanları arada ona göre olanlarıbide bahçesindeki elmalara bir dadandık biz yaz sonu ağaçlarda elma kalmamıştı. bizle iyi anlaşmasının sebebi her dediğini yapmamız. al köpeklerimi dolaştır diyo biz dolaştırıyoduk git köşede bekle müşteri çevir diyodu yapıyoduk. ama bunları amerikanlar yapmıyodu bu benim işim değil diyodu sonra kavga ediyorlardı tabi. biz boş zamanlarımızda sırf çalışıyomuşuz gibi görünmek için işler yapıyoduk bisikletleri motorları silmek, kaskları silmek yerleri süpürmek gibi. oda ihtiyarın hoşuna gidiyordu. artık dükkanı biz açar kapatır olmuştuk o derece bıraktı işleri bize. bikere dükkanı kapatıp çıkıyoduk bu geldi dedi nereye gidiyosunuz oturun bi sigara içelim yarım saat öyle oturup sigara içtik. adam boşu boşuna para ödüyodu bize. öğle aralarında yemeğe göndermez pizza ısmarlardı. bi gece bizi yemeğe götürdü orda garson kızın biri bana ben ihtiyarı 5 yıldır tanıyorum hiç bir işçisini böyle yemeğe çıkarmadı sizi gerçekten seviyor olmalı dedi. e bizde sevmedik değil ihtiyarı haberini aldık hastaymış inanın bazen oturup dertlenirim dua ederim onun için.





3 yıllık çalışan biri olarak fazlasıyla türk görmüş ondan tripli. dert yandı baya dediki geçen yıl burda çalışan gürbüz diye bir türk vardı benim türkler hakkındaki tüm negatif düşüncelerimi o değiştirdi yoksa ben hiç sevmezdim türkleri şimdide çoğunu sevmiyorum dedi(türklerde sana bayılıyo ya). anlattıklarını duyunca bende hak vermedim değil markette sigara ve alkol hırsızlığına kadar uzuyo bizim geçen türklerin sabıkası. gerçi bizim diğer türk arkadaşların çoğuyla arası bozuktu moldovalının. onlarla anlaşamadı bi. türk arkadaşlarda tribe trible karşılık verdikçe araları bozuldu baya. ama zannedersem bizim geçen yıllardaki çalışan türklerle olanları sadece bana anlattı o yüzden bizim aramız iyiydi ama moldovalıda az çakal değildi sorun sadece bizim türklerde değil.
Alıntı
Bookmarks