konu başlığı gerçekten çok dokunaklı: geri dönmeyi düşünmeyenler için.
Amerika konusunda şunları söyleyebilirim: Ben de pek çok insan gibi amerikan filmleri dizileri izleyerek, yarım yamalak anladığım rock gruplarını dinleyerek büyüdüm. Country de severim. Hemen her şehrinin ismine aşinayım. Havaalanına indiğimde muhtemelen büyük bir film stüdyosunun içine düşmüş gibi hissedeceğim. Sahte olan ben miyim yoksa Amerika mı anlayamayacağım. Bir önemi yok bunun ve istediğim de bu. Aylarca hobolar gibi dolaşsam şehir şehir, gecesinin, gündüzünün, yollarının, çöllerinin, okyanusun, batısının doğusunun tadını çıkarsam. Kulağımda yıllardır dinlediğim müziklerle yıllardır izlediğim amerikan filmlerinin geçtiği şehirlerden, sokaklardan geçsem.
Eğlence sayılmaz pek bu, hatta macera yaşama arzusu bile denemez. amerikan rüyası ile hiç karıştırmayalım. daha mistik, daha spiritüel bir deneyim. tek başıma kafamdaki kendi amerikamı yaşama arzusu. Benim gibi olan hisseden insanlar olduğunu biliyorum.
ama nasıl bir zaman diliminde tatmin olabilir, özümseyebilirim bu yolculuğu, bunu düşünüyorum. Söz konusu insanlar, şehirler değil, belki de benim düşlerim.
wat'la bu imkanı yaratamayacağımı düşündüm. belki bir dil okuluna yazılarak da mümkün olmaz. karın tokluğuna çalışmak zorunda kalmak, yaşadığım hayat bir işkenceye dönüşebilir zamanla. ama burada, daha iyisine kani değilim. o yüzden göze almış durumdayım bu çekip gitmek düşüncesini. cesaret işi.
şans işi.




Alıntı

Bookmarks